Sakarya Gazetesi Köşe Yazıları

İNSANLIĞA DAİR

Hocaların hocası Alaeddin Şenel insanı şöyle tanımlıyor: “Maddesel ve simgesel araçlar yapıp kullanabilen ve bunları geliştirebilen, kültürel ve toplumsal evrim gösteren, hem rasyonel hem duygusal davranabilen, aynı anda hem nesneler hem simgeler evreninde var olan, hem geçmişte hem anda hem de gelecekte yaşayabilen varlıktır.” Bu tanımı irdelediğinizde aslında mükemmel bir insan beyni tanımı görürsünüz. Uygarlığın gelişiminde insanlık üç madde ile yoğun şekilde ilgilenmiş ve gelişimini bunlar sayesinde oluşturmuştur. Bu üç madde sırasıyla “taş”, “toprak” ve “makine”dir. Beynimizin büyümeye ve nöron sayısının artmaya başlamasıyla taşlardan alet yapmış, avlanmayı dolayısıyla beslenmeyi görece kolaylaştırmıştır. Daha sonra bir çiftçi için olmazsa olmaz “epizodik belleğini” geliştirerek, geçmişi anımsayıp geleceği kurgulama yeteneğini kazanmış ve toprakla uğraşıp tarım devrimini yaratarak avcı-toplayıcılıktan yerleşik düzene geçmeyi başarmıştır. Artı ürünü yaratıp depolamış, böylece sınıflı toplumun ilk temelleri atılmıştır. Bundan sonra özel olarak beynin anatomik ve nörolojik gelişimine gereksinme duyulmamış, siyasal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlar insanlığın makineyle tanışmasına neden olmuştur. Sözün kısası, uygarlığın gelişimi hem insan beyninin hem de onun yarattığı değişen sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak sürmüştür…
Tayfun Atay hocanın deyimiyle “mağaradan mağazaya” doğru oluşturduğumuz bu serüven şimdilerde yine beynimiz ve ellerimizle bozduğumuz doğanın dengesi sayesinde yaşanmaz bir boyuta geldiğinden diğer bir gezegende koloniler kurma araştırmalarına varmak üzere. Biz ise ülke olarak bırakın başka bir gezegene gitmeyi yaşadığımız toprakları daha da yaşanmaz kılmak için inanılmaz bir çaba gösteriyoruz. Yukarıda yapılan insan tanımındaki “simgeler” evreninde gezinip durduğumuzdan “nesneler” evreninde kendimize henüz yer bulamadık, bu nedenle “Diyaneti” baş tacı yaptık. Doğadan kopup duaya sarıldığımız yaşamakta olduğumuz yer yüzünde; rahat ve huzur bulamayanların öteki dünyada kesinlikle bulacakları fantezisi üzerine kurulu bir dünya görüşü üzerine kurgulanan “yarınlar imgesi” ne kadar başarılı olacak acaba? Bu noktada yeni yitirdiğimiz Oruç Aruoba’ya kulak verelim: “Yaşamın, yaşadıklarındır. Yaşamaya karar verdiklerin, ya da yaşamak istediklerin değil…”

Standart

Yorum bırakın