Milliyet Gazetesi Köşe Yazıları

Gezi’nin Gerçek Kahramanları

Ütopya Yunanca’da “ou” ve “topos” sözcüklerinin bileşiminden oluşmuştur. “Ou” olmayan, “topos” ise yer anlamına gelir. Yani “olmayan yer” demektir ütopya. Ortaçağın karanlık ve baskıcı ortamında evrensel zenginlikler bir avuç feodal aristokratın elinde toplanıyor, insanlar yarı köle biçiminde emeklerinin karşılığını alamadan bu derebeylerine hizmet ediyor, bireysel özgürlükler, toplumsal adalet ve hak arayışları yok sayılıyordu. Bu kaos ortamında özgür, adil ve herkesin mutlu olduğu bir toplumsal düzen özlemine ilişkin eserler verildi. Bunların arasında en önemlileri Thomas More’un (1478-1535) Ütopia, Tommaso Campanella’nın (1568-1639) Güneş Ülkesi ve Francis Bacon’un (1561-1626) Yeni Atlantis adlı eseridir.

Platon’un düşü
Aslında ilk ütopik devlet örneği önce Platon tarafından herkesin bildiği “Devlet” adlı eserle İsa’dan önce verilmiş, toplumun iki üst katmanını (yönetici ve asker sınıfı) içine alan bir sosyalizm düşlenmişti. Thomas More ise eserinde tümüyle sınıfsız bir toplum düşünmüş eşitlik ilkesi uyarınca özel mülkiyeti yasaklamıştı. Tüm dinlere ve dinsizlere aynı sevgi, saygı ve hoşgörü içinde yaklaşmış, savaştan özenle kaçınmıştır. Campanella, mevcut devlet yapısı karşıtlığı nedeni ile yaşamının 27 yılını tutuklu geçirmiş, eserinde o da mal, mülk, kazanç ayırımına karşı çıkmış, ülkenin dünya görüşüne bilim ve felsefeyi egemen kılmıştır. Devletin başına ülkenin en bilge kişisini geçirmiş, ideal toplum düzeninin doğayla uyumlu olmasını şart koşmuştur. Ülkede çarşı- pazar alışverişini ve para kullanımını kaldırmıştır. Her iki düşünürde çalışma saatleri 4-6 saatle sınırlandırılmıştır. Bacon ise yapıtını “bilim toplumu ütopyası” üzerine kurgulamış her şeyin din üzerine kurulu olduğu Ortaçağ’ın Hıristiyan devlet tasarımına bir alternatif sunmuştur.

Sağ olun çocuklar
Söz konusu yazarlar kendi ütopik devletlerini yaratıp, kendi ütopyalarını kurarken ülkelerinin içinde bulunduğu toplumsal açmazlardan siyasi düzensizliklerden etkilenmişler, Rönesans ruhuna uygun, hoşgörüye ve bireyin  özgürlüğüne dayalı, sanatın ön plana çıktığı, içinde sevgi saygı odacıklarının bulunduğu, mutluluğu ön planda tutan insana yakışan yaşam alanları oluşturmuşlardır.
Tüm bu ütopyalar Gezi Parkındaki isteyenlere ücretsiz kitap temin eden imece usulü oluşmuş kütüphanelerin yapımını… Çocuklara boyama yaptırılıp eğlenme ve eğitimi birlikte yürüten atölyelerin oluşumunu… İçinde gönüllü hekimlerin çalıştığı dertlere derman, yakınmalara çözüm arayan revirlerin kurulmasını… Sadece hizmet odaklı, insanlık için bir şeyler yapabilmenin telaşı içindeki ücretsiz çay, kahve ve kahvaltı dağıtımını… Sırtında çuvallarla gezi parkına yiyecek içecek taşıyan geçek sanatçıların varlığını bizlere 500 sene önceden muştulamışlardır… Kimsenin ön plana çıkmadan sadece dayanışmanın var olduğu insanca, pek insanca davranışların bütünü ve de gezi parkının gerçek kahramanları, bizlere insan olmanın onurunu bir kez daha yaşatmışlardır.
Sağ olun çocuklar, sağ olun… Sen çok yaşa Ütopya!..
Not: Bilimsel bilgiler Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınlarından  Modern Felsefe-1 ders kitabı esas alınarak aktarılmıştır.

Standart