Sakarya Gazetesi Köşe Yazıları

ARDA MI? ROBEN Mİ?

terazi

Cumartesi gecesi “Maraton” programında futbol  yorumcusu Şansal Büyüka‘nın bir anonsu çok dikkatimi çekti. UEFA yılın en iyi futbolcularından oluşan takımını seçmek için sitesinde internet üzerinden futbol severlere bir oylama yaptırıyormuş ve şu anda orta saha oyuncuları arasında Roben, Arda’yı geçmiş. Şansal Büyüka da her türlü şoven ve milliyetçi duyguları okşayarak Arda’ya oy dileniyor. “Bizim için çok önemli bir oylama, Türk Milli takımının kaptanı mutlaka Avrupa’nın en iyi futbolcularından oluşan takımın içinde olmalı, bizim için büyük gurur olacaktır” diyor. Ve söylenen gerçekleşiyor 15 dakika sonra Arda’nın öne geçtiği haberi veriliyor. Duyarlı(!) Türk futbolseveri  üzerine düşeni hemen yapıp bir Türk futbolcusunu öne taşıyıp gururlanıyor.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Bayern München ve Hollanda milli takımının kanat oyuncusu Arjen Roben mi yoksa Atletico Madrid ve Türk Milli takımının orta saha oyuncusu Arda Turan mı  daha iyi futbolcu?  Futbolun bütün evrensel kriterleri “rüzgarın oğlu” Roben’i gösterirken bizim internette tıklama fazlalığını elde etmemiz övünülecek bir şey mi? Asıl övünüp gurur duyacağımız şey planlı programlı bir yapılanma ile çağdaş futbolu oynayabilmek. Oysa ki biz, Futbol Federasyonu başkanı olarak, iktidarın dayattığı kişiyi seçerek, küfür ve futbol terörünü önleme bahanesi ile passolig çıkarıp, seyirci fişleme yoluna gitmeyi, böylece seyircinin gerçek protestosuna engel olmayı amaçlayarak stadyumları bilerek boşaltma başarısını(!) göstermişiz… “Duayen” yorumcu Büyüka bunları konuşamadığı için işin kolayına kaçıp futbolseverlerin ağzına bir parmak bal çalmayı seçiyor. Üç yüz yirmi bin nüfuslu İzlanda’dan üç yiyip “dibi” gördüğümüz gerçeği hiç kimseyi ilgilendirmiyor ama Arda üzerinden kolay başarının amansız takipçisiyiz…

Bu yazı kesinlikle bir spor yazısı değil, o amaçla oturmadım klavyenin başına. Asıl oluşturulan bu tür ucuz düşünce ve davranışlarla ilgili problemim var. Biz her konuda aynı reaksiyonu gösteriyor, her olaya bilimsellik ve akıl yerine milliyetçi şoven duygularla yaklaşıyoruz, sonrada başardık sanıyoruz. Aslında işin kolayına kaçıp üç maymunu yani “görmedim, duymadım, konuşmadım“ı oynuyoruz. Batıya karşı biraz boynumuz eğik, mahcubuz azıcık. İnternette “tıklama” becerilerimiz gelişti ancak evrensel değerler üretme konusunda  o kadar da başarılı değiliz. Oysa ki Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. İzlanda’nın ne yaptığını sorgulasak yeter. Bilime inansak, sabırlı olsak, planımız programımız olsa, yeniliğe açık iyi eğitilmiş liderlerimiz öncülüğünde her konuda başarılı olmamız işten bile değil. Bunlar gerçekleştiğinde uzun vadede, futbolcumuzu öne çıkarmak ve onunla gurur duymak için internet başında organize olmamıza gerek kalmayacak, dünya zaten kabul ve takdir edecek haklı büyüklüğümüzü. Bize de arkamıza yaslanıp çağdaşlığın, çalışmanın ve verdiğimiz emek sonucu elde ettiğimiz başarının keyfini çıkarmak, gururunu yaşamak kalacak…

Günün sözü: Biz gücümüzden utandığımız için zayıflara yenildik… Friedrich Nietzsche

Standart

Yorum bırakın