Sakarya Gazetesi Köşe Yazıları

SANATÇI ve SARAY

Cumhurbaşkanlığının Ak Saray’da düzenlediği ödül töreninden sonra sanatçılar üzerine yoğun bir tartışma oluştu. Tartışmanın içinde ismini bile anmaya değmez toplumun sahte değerleri olduğu gibi zamanında aydınların gönlünde kendine yer bulmuş bazı sanatçıların bulunduğu da bir gerçek. Lise yıllarımızın en büyük “münazara” konusunu “sanat sanat içindir” ile “sanat toplum içindir” diye ikiye ayrılan sınıf veya okul tartışmaları oluştururdu. Bu nedenle “sanatçı kime denir“, “sanat yapıtı nedir” sorularını sorup, konu üzerinde “Felsefece” bir gezinti yapmak farz oldu…

Sanat hakkında düşünme ve fikir beyan etme eylemi antik Yunana kadar dayanır. Aristoteles sanatın dünya hakkındaki algımızı değiştirebileceği, dünyayı anlamlandırmamıza etkisi olabilecek bir farkındalık yaratacağını dile getirmiş ilk filozoftur. Dünyanın en iyi roman yazarlarından biri olarak kabul edilen Tolstoy ise, sanatın insan yaşamındaki hizmet ettiği amaca göre tanımlanması gerektiğini iddia etmiştir. Felsefi düşünmede; sanatı taklit olarak görme, bir biçim olarak algılama, duygu aktarımı olarak adlandırma, ifade etme olarak değerlendirme gibi çeşitli ve her birinin ayrı ayrı değeri olan kuramlar mevcuttur. “Bu bir sanat eseridir” dediğimizde bir yapıtı ya betimliyoruz yada değerlendiriyoruzdur. Yani sanat olarak tanımlamanın ötesinde bir değer biçme olayı da söz konusudur. “Sanat eseri” lafının arkasında eseri yapanın başarısı ve ona yapılan övgü saklıdır. Sanat aynı zamanda bir bilişsel uyarım kaynağı olup “bilgi” de içerir. Yani kişinin bilinçli yaşamını harekete geçirir, onu uyandırır, duygulandırır, arzulandırır. Sanatın insan yaşamı üzerine etkisi mutlaktır.

İşte sanatçı, insan ve toplum üzerine, sanatını yaratarak etkili olan ayrıcalıklı kişidir. Her şey olunabilir, ama sanatçı olmak, insanlığı ileri taşıyabilme ve onu daha iyiye, daha güzele dönüştürme görevini üstlenmek zordur. Show programları sunanları, eğlendirmeye yönelik görev yapan eğlendiricileri sanatçılardan ayırmak gerekir. Sanatçı biat etmez, başı hiç öne eğilmez, dalkavukluk yapmaz, egemenleri yanına alıp halkına arkasını dönmez. Birde zamanında sanatçı olup şimdilerde gücün yanında olmayı yeğ tutmuş, zamana ve mekana yenilmiş olanlar vardır. Oysa ki gerçek sanatçılar evrensel ve zamansızdırlar… Şimdi bu tanımlamalara bakıp kimlerin sanatçı olup kimlerin eğlendirici olduklarını daha rahat görebiliriz. Görmeliyiz ki “saray efkarıumumiyesinden(!)” kimlerin gerçek sanatçı olduğunun ayırımına varabilelim…

Günün sözü: Sanatçı yaşamını yaşadığı gibi anlatmamalı; ama anlatabileceği biçiminde yaşamalıdır… Andre Gide

Standart

Yorum bırakın