Son günlerde en çok gülünen bir o kadar da düşündüren haber, kuşkusuz Beşiktaş taraftar gurubu ÇARŞI’nın ileri gelenlerine “Gezi” eylemlerinden dolayı hükümeti yıkmaya teşebbüs suçundan müebbet hapis istemiyle dava açılması. Gezi olaylarının hükümet tarafından hala gerektiğince değerlendirilememesi komik, istenen müebbet hapis cezasının ise yüreklere korku salmak amaçlı olması hayli düşündürücü…
Gezi olaylarında yaşananlar bir ütopyanın paylaşımıdır. Ütopya Yunanca “olmayan yer” anlamına gelir. Ortaçağın karanlık ve baskıcı ortamında evrensel zenginlikler bir avuç feodal aristokratın elinde toplanıyor, insanlar yarı köle biçiminde emeklerinin karşılığını alamadan bu derebeylerine hizmet ediyor, bireysel özgürlükler, toplumsal adalet ve hak arayışları yok sayılıyordu. Bu kaos ortamında özgür, adil ve herkesin mutlu olduğu bir toplumsal düzen özlemine ilişkin çok miktarda yazılı eserler verilmiştir. Ortaçağ karanlığına tepkisel olarak doğan bütün ütopik eserlerin tümünde aynı tema işlenmiş mal, mülk, kazanç ayırımına karşı çıkılmış, ülkenin dünya görüşüne bilim ve felsefe egemen kılınmıştır. Tüm dinlere ve dinsizlere aynı sevgi, saygı ve hoşgörü içinde yaklaşmış, savaştan özenle kaçınılmıştır. Devletin başına ülkenin en bilge kişisi getirilmiş, ideal toplum düzeninin doğayla uyumlu olması şart koşulmuştur.
“Gezi”de 500 yıl önce yazılan bu eserlerin özeti yapılmış, yardımlaşma, birbirlerine saygılı davranma, doğayı koruma isteği, birlikte eğlenme, birlikte öğrenme, inanca saygı, dayanışma özlemi dile getirilmiş dayatmalara karşı çıkılmıştır. Gezi olaylarında hiç bir kişi yada gurup ön plana çıkmamış, çıkanlar dışlanmıştır. “Çarşı” gurubu da bu insanca hasletlere duyarsız kalmamış kendilerinden beklenildiği gibi davranmıştır. Gittikçe yozlaşan Türkiye’nin Futbol ortamında Beşiktaş’ın Çarşı taraftar topluluğu yeşil sahalarda olduğu kadar ülke içinde bir yüz akı ve umuttur…
Günün sözü: Adaletin en büyük düşmanı kendi hallerinden memnun olan kölelerdir… Che Guevara