Sakarya Gazetesi Köşe Yazıları

HEDONİZM, EUDAİMONİA VE MUTLULUK

Mademki bu yılın son yazısı bu, bir değişiklik yapalım sonda söyleyeceğimizi bu kez başta diyelim: “Mutlu yıllar…” İnsanlık kendini bildi bileli mutluluğun peşinden koşmuş, üzerinde düşünmüş, ahlak felsefesinin içinde Antik Yunan’ın başlıca tartışma konularından birini oluşturmuştur. Aristoteles’in “Nikomakhos’a Etik” adıyla yazdığı eseri oğluna doğru ve mutlu bir hayat yaşaması için verdiği erdemli yaşam ve ahlak derslerini içerir. Bizim “mutluluk” olarak dile getirdiğimiz duygu tabii ki sürgit devamlı hissedilen bir durum değildir. Kendimizi iyi hissettiğimiz belirli anların diğer zamanlardan ayrılması olarak da tanımlanabilir. Bundan beynimizden salınan “mutluluk hormonları” sorumludur. Bu hormonlar beynimizden sürekli salınan kimyasallar olsaydı eğer, diğer anlardan farkı kalmaz, doğal olarak bizde diğer zamanlarımızdan farklı olarak yaşadığımız o anları tadamazdık. Kendimizi farklı hissettiğimiz acı ve keder duymadığımız, o kısa ve özel anları mutluluk olarak adlandırmak aslında yanılgıdır. Erişip yaşadıktan hemen sonra normale döndüğümüze göre, belki de mutluluk onu elde etmek için gösterdiğimiz çabanın bizzat kendisidir. Felsefede mutluluğa ilişkin bazı kavramlardan söz edilir ki, bunların en önemlileri “Hedonizm” ve “Eudaimonia”dır. İkisi de mutluluğun açılımları gibi gözükse de daha farklı duyguları içerir…

Hedonizm Yunan düşünürlerinden Aristippos ve Epikür tarafından geliştirilen felsefi akımdır. En üstün iyiliğin haz olduğunu ileri süren öğretidir. “Hedone” kavramı eski Yunancada haz ve zevk anlamına gelmektedir. Bu bağlamda da hedonizm, hazcılık olarak adlandırılır. Aristippos bedensel zevkin önemini vurgularken, Epikür duygusal hazzın da önemli olduğunu savunur. Bu yaklaşıma göre ahlaki eylemlerin amacı hazdır. Haz ise mutluluktur. Bir eylem, haz getiren eylemse doğru ve iyi eylemdir. İnsan, doğası gereği acıdan kaçınıp hazza yönelen bir varlıktır. Bu nedenle davranışlarımızın temel amacı haz olmalıdır. Eudaimonia ise Aristoteles tarafından dile getirilmiş olup erdemle donatılmış bütün bir yaşamı anlatır, keyifli bir zihinsel durumu söz konusu etmez. Daha çok bir faaliyettir, kendi hazlarını birlikte getiren, ama tikel eylemlerle değerlendirilemeyen bir yaşama şeklidir. Bir bireyin eudaimonia’ya ulaştığını kesin olarak söyleyebilmek için, o kişinin bütün yaşamını hesaba katmak gerekir. Anlık mutluluklar mutlu bir yaşamı garanti etmez. Aristoteles, ölümünüzden sonraki olayların, yaşamınızın yolunda gidip gitmediğine ilişkin değerlendirmeyi etkileme yollarını bile irdeler ve şu sonuca ulaşır: Ölümünüzden sonra torunlarınızın bahtı eudaimonia’nızı sınırlı ölçüde belirleyebilir. Son noktayı Spinoza ile koyalım: “Mutluluk erdemli bir hayatın sonunda ulaşılacak bir ödül değildir, erdemli yaşamın kendisi zaten mutluluktur…”

Standart

Yorum bırakın